16 Haziran 2011 Perşembe

BALIKÇI SABAHATTİN – AHIRKAPI


Çok uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Gece gece canım balık çekti, aklıma da 2 hafta önce gittiğimiz Balıkçı Sabahattin geldi, yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum.

Şu İstanbul denen şehir öyle bir yer ki hergün yeni bir güzellik, yeni bir lezzet, yeni bir süpriz ile karşına çıkabilir. Yıllardır adını duyup gitmediğim Balıkçı Sabahattin de öylesine güzel bir süpriz oldu bana.

Ahırkapı’da sahilden içeri girdiğinizde hemen ilk sokak üzerinde, Armada Otel’in bahçesinde konumlanmış harika bir lezzet merkezi Balıkçı Sabahattin. Güzel havalarda harika bir bahçesi, serin zamanlarda ise çok sıcak bir ortam sunan 3 katlı bir binada hizmet veriyor. Biz en üst katta özel bir odada yemek yemeyi tercih ettik. Odadan manzara görünmesi, havadar olması bir yana babaannemin evindeki cam sisteminin değişmeden kullanılması beni çocukluğuma geri götürdü.

Gelelim hala ağzımı sulandıran lezzetlerine. Bize sunulan meze tepsisinin aşağı yukarı tamamını aldık, dolayısıyla yapacağım analiz oldukça kapsamlı olacaktır.

İlk ve yemeden asla ölünmyecek lezzet midyeli pilav. Aman Allah! Lezzet bombası. Midye için geberen bir İzmirli’nin nefsiyle mücadele anı. Ben en son tabağı küçük çatalla sıyırırken garson önümden tabağı kaldırdı, bir tane daha ister misiniz diye sordu ister istemez.

Lakerdayı atlamamak gerek. Gerçekten çok başarılı ve atlanmaması gereken bir lezzet. Daha iyisini tattım ama bu da iyiler arasına rahat girebilecek bir lakerda.

Deniz börülcesini atlarsam arkamdan ağlar, İstanbul’da yediğim en iyi deniz börülcesiydi. İzmir’de yediklerimi katarsam en iyiler arasında ama en iyi değil. Yine de bir Giritli’yi tatmin edecek seviyede.

Beyaz peynire çok önem verdiğimi biliyorsunuz. Rakı açtığımızı belirtmeme gerek yok sanırım. Yanında gelen beyaz peynir çok güzeldi, umarım standartları budur. Zira beyaz peynir kötü ise rakı içmek zulüme dönebiliyor.

Artık ara sıcaklara geçelim. Yoksa yazı bitmeyecek. Kalamar, tereyağında karides ve fener kavurma geldi. Ayrı paragraf açarsam yazı gerçekten bitmeyecek ama kalamar tava diyorum, yerken acayip sesler çıkarttım yabancılara ayıp oldu diyorum, 1 de yetmez 2 tane istedik diyorum.

Balık olarak 2.5 kiloluk bir kalkan seçtik. Izgara yaptıralım dedik. Ara sıcaklar biterken şef geldi, arkadaşlar hayvan gibi yediniz, isterseniz size 2.5 kiloluk bütün kalkanı değil de herkese büyük bir parça düşecek kadar kalkan tava yapayım dedi. Hayvan gibi demedi, ben dediklerinden çıkarttım elbette. Tamam dedik, kalkan tavamız geldi, müthiş. Tava balık sevmeyen ben yumularak yedim, tazeliği bizim Kule’nin balıkları ile yarışır.

Tatlılara geçtik. Ben bu lezzetin üzerine tatlı yemesek mi derken her tatlıdan bir porsiyon söyledik. Kaymaklı kayısı, kaymaklı incir, dondurmalı irmik ve ayva tatlısı. Hepsi güzel ama her balıkçıdaki tavsiyemi yineliyorum; tatlı yameyin ki önceki muhteşem lezzetleri bastırmayın.

Fiyatlara gelince. Kesinlikle hesaplı. Ucuz demiyorum ama kalitesi ve ambiyansı düşünülünce daha ucuz olamaz. 6 kişi bu yazdıklarımı yedik, 1 şişe Sarafin şarap ve 3 küçük Tekirdağ rakı açtırdık, 560 lira hesap verdik. Daha azını beklemek insafsızlık olurdu.


Afiyet Olsun. EAT RESPONSIBLY.